Dataset Viewer
audio
audioduration (s) 0.38
8
| text
stringlengths 5
193
| video_source
stringclasses 11
values | playlist_source
stringclasses 1
value |
|---|---|---|---|
Altyazı M.K.
|
v001
|
p01
|
|
Değirmen Sabahattin Ali
|
v001
|
p01
|
|
Şimdi bütün bunlara alışmış görünüyordu. Başka insanların yaptığı birçok şeyleri yapmak hakkının kendisinde olmadığını biliyor ve
|
v001
|
p01
|
|
Hiçbir şey istemiyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Değirmenin kapısı yanındaki taş sedire saatlerce oturup meydanda eşelenen tavuklara yahut kocaman çınarın kıpırdayan yapraklara,
|
v001
|
p01
|
|
yarı yumuk gözlerle bir bakışı vardı ki,
|
v001
|
p01
|
|
Adamı ağlamakla ederdi. Geceleri babasıyla beraber gelir, onun yanında diz söküp oturarak bize bakardı.
|
v001
|
p01
|
|
Sözü kısa keselim adaşım, bizim mağrur ve insafsız atmacımız,
|
v001
|
p01
|
|
Değirmençinin bu sakat kızına vuruldu.
|
v001
|
p01
|
|
Tavuslara, sülünlere bakmaya tenezzül etmeyen yabani kuş,
|
v001
|
p01
|
|
Kanadı kırık bir çulluğun şikarı oldu.
|
v001
|
p01
|
|
Eyvah bana ki meselenin çok geç farkına vardım.
|
v001
|
p01
|
|
Ben anladığım zaman Alev saçağı sarmıştı. Yoksa çoktan çelgiyi toplar başka yere göçerdim.
|
v001
|
p01
|
|
Atmaca hiç kimseyle konuşmuyor, düğünlere gitmiyor.
|
v001
|
p01
|
|
Ya o seslere ne dersin adaşım? Her köşeden ayrı ayrı makamlarda çıkıp da kulağa hep birlikte kocaman bir dalga halini...
|
v001
|
p01
|
|
Altyazı M.K.
|
v001
|
p01
|
|
Yukarıdaki tahta oluktan inen sular, kavak ağaçlarında esen kış rüzgarı gibi uğuldar.
|
v001
|
p01
|
|
Zeytinlerin altında tek başına çalıyordu. Ama geceleri çınarın altında adam akıllı coşar, gözlerini kıza diken.
|
v001
|
p01
|
|
Yer üfler üfler de.
|
v001
|
p01
|
|
Ve biz titrediğimizi, bağırmak, konuşmak yahut yerlere atılıp ağlamak istediğimizi hissederdik.
|
v001
|
p01
|
|
Onun çalışında bir ateş yığını etrafında haykıran ateşe tapanların,
|
v001
|
p01
|
|
yahut batmakta olan bir gemiye çarpan dalgaların feryadı ve inleyişi vardı.
|
v001
|
p01
|
|
Atmacanın kanatları düşmüştü adaşım, sarardıkça sararıyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Değirmencinin köye indiği günler kapının yanındaki taş sedirde kızla beraber oturduğunu ve tırnaklarını parçalamak ister.
|
v001
|
p01
|
|
gibi iki tarafındaki sert kayada gezdirdiğini görünce
|
v001
|
p01
|
|
Bu işin böyle gitmeyeceğini anladım.
|
v001
|
p01
|
|
Bir gece onu çağırdım. Derenin alt başına gittik.
|
v001
|
p01
|
|
Kavak fidanlarının arasına oturduk. Çakıllarda acele acele seken sulardan ve uzaklardan gelen bir kurbağa sesinden başka hiçbir şey yoktu.
|
v001
|
p01
|
|
Bir şey duyulmuyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Atmaca önüne bakıyor, ne için çağırdığımı, ne söyleyeceğimi sormuyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Taşların kah yükselen, kah alçalan ağlamaklı sesleri kayışların tokat gibi şaklayışına karışır.
|
v001
|
p01
|
|
Elimi omzuna koydum. Gözlerini bana kaldırdı.
|
v001
|
p01
|
|
''Seviyorsun'' dedim. ''Öyle'' dedi.
|
v001
|
p01
|
|
Ne yapacaksın? Bu sualin cevabını bulmak ister gibi gözlerini yukarıya, yıldızı göğe çevirdi, uzun uzun...
|
v001
|
p01
|
|
Baktı.
|
v001
|
p01
|
|
Birdenbire sen bizim çeribaşımızsın dedi. Gezdiğin yerler benden çok.
|
v001
|
p01
|
|
Tecrübelerin fazla, aklın, dirayetin bütün çingenelerden üstündür.
|
v001
|
p01
|
|
Sana açılmalıyım. Gözlerini hiç indirmeden sanki yıldızları anlatıyormuş gibi söylemeye başladı.
|
v001
|
p01
|
|
Onu seviyorum. Ne yapacağımı da hiç düşünmedim.
|
v001
|
p01
|
|
Sen benim sevmemin nasıl olacağını bilirsin.
|
v001
|
p01
|
|
Ben ki arkamdan uşaklarını koşturan konak sahibi hanımlara başımı çevirmedim.
|
v001
|
p01
|
|
Yediköy'e hükmeden eşraf bana gelip kızım senin için yataklara düştü. Çingene olduğunu unutup seni evlat gibi sineme basacağım.
|
v001
|
p01
|
|
Gel, gel de kızımı kurtar diye yalvardılar da.
|
v001
|
p01
|
|
Ve mütemadiyen dönen tahtadan çarklar gıcırtar gıcırtar.
|
v001
|
p01
|
|
Gene cevap vermeden yoluma gittim. İşte şimdi bu bir kolu olmayan kızı seviyorum.
|
v001
|
p01
|
|
Onu alamam, onu kaçıramam. Halbuki o da beni seviyor.
|
v001
|
p01
|
|
Bunu bana evvelsi gün ağlayarak söyledi. Gel dedim beraber kaçalım.
|
v001
|
p01
|
|
Acı acı güldü, ağam dedi, ben senden noksanım.
|
v001
|
p01
|
|
Bana sadaka mı veriyorsun? Onu nasıl sevdiğimi anlattım.
|
v001
|
p01
|
|
Bana kolunun yerine kalbini veriyorsun dedim. Bir kalp bir koldan daha mı az değerlidir?
|
v001
|
p01
|
|
Tekrar gözyaşları boşandı. Olmaz dedi. Düşün ki her karşına çıktığımda senden utanacağım. Başım yerde olacak.
|
v001
|
p01
|
|
''Beni böyle zelil etmek ister misin? Bırak beni. Ne olduğumu bilerek ihtiyar babamın yanında kalayım. Sen de bir daha buralara uğrama.''
|
v001
|
p01
|
|
Bana sakatlığımı unutturarak deli deli rüyalar gördürdün.
|
v001
|
p01
|
|
Seni ömrümün sonuna kadar unutamam ama olmayacak şeylere beni inandırmaya kalkma.
|
v001
|
p01
|
|
Ben çok eskiden böyle bir değirmen görmüştüm adaşım.
|
v001
|
p01
|
|
Eğer sahiden beni seviyorsan hemen buralardan git.
|
v001
|
p01
|
|
Atmaca burada nefes aldı ve gözlerini yere indirdi.
|
v001
|
p01
|
|
Düşünüyorum birleşirsek bu ikimiz için de sahiden azap olacak.
|
v001
|
p01
|
|
Aramızda anlaşılmaz boğucu bir havanın dolaştığını hissedeceğiz.
|
v001
|
p01
|
|
Eğer o bana açılamaz, bana naz edemez, bana içinden geldiği gibi sarılamazsa…
|
v001
|
p01
|
|
Gözleri her zaman, ne diye gençliğini benim için nağra yaktın, sana yazık değil mi demek isterse ben ne yaparım?
|
v001
|
p01
|
|
Her sözümden, her tavrımdan alınır. Kızsam ona dokunur, sevsem ona acıyormuş gibi gelir.
|
v001
|
p01
|
|
Kucaklasam boş olan kolunun yerinde bir sızı duyar.
|
v001
|
p01
|
|
Ve bunlar hep böyle sürüp gider. Ne yapacağımı, bu halin beni nereye götüreceğini sorma.
|
v001
|
p01
|
|
Bende artık kuvvet yok, akıl yok, düşünce yok.
|
v001
|
p01
|
|
Ama bir daha görmek istemem. Sen aşkın ne olduğunu bilir misin adaşım? Sen hiç sevdin mi?
|
v001
|
p01
|
|
Yalnız aşk var. Mafter kurşunu gibi çarptığını yere seren bir aşk.
|
v001
|
p01
|
|
Senin atmacan artık kanatlarını kımıldatacak halde değil.
|
v001
|
p01
|
|
Sustu. Son sözler öyle acınacak bir tavırla ağzından dökülmüştü ki fazla bir şey sormaya hatta teselli etmeye kalkmıştı.
|
v001
|
p01
|
|
Kışmadım.
|
v001
|
p01
|
|
Ona bu halde ne söz söylenebilir ne de söyleneni duyardı. Koluna girip çadıra kadar götürdüm.
|
v001
|
p01
|
|
İşler gittikçe sarpa sarmıştı adaşım.
|
v001
|
p01
|
|
Atmacanın hali beni korkutuyordu. Fakat yapılacak bir şey yoktu. Şimdilik işi oluruna bırakmaya karar vererek yattım.
|
v001
|
p01
|
|
Bütün gece büyük çınarın altında, kollarını açarak sabırsızca bekleyen atmacayı ve dudaklarının kenarında geniş bir sevinç,
|
v001
|
p01
|
|
Soluk yanaklarında görülmemiş bir pembelikle ona doğru koşan değirmencinin kızını gördüm.
|
v001
|
p01
|
|
Fakat birbirinin kucağına atılacakları zaman şekli belli olmayan tuhaf bir cisim ikisinin arasına giriyor, bir çark gibi fıfırır.
|
v001
|
p01
|
|
fırıl fırıl dönerek ve gittikçe büyüyerek onları ayırıyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Günler kuvvetli bir rüzgarın sürüklediği beyaz bulut kümecikleri gibi birbiri arkasına geçip gidiyorlardı.
|
v001
|
p01
|
|
Ve biz bunların sonunda muhakkak bir fırtına kopacağını seziyorduk.
|
v001
|
p01
|
|
Çok desene, sevgilin güzel miydi bari?
|
v001
|
p01
|
|
Herkes müthiş bir şeyden korkuyor gibiydi.
|
v001
|
p01
|
|
Bütün çergeyi ağır bir durgunluk kaplamıştı.
|
v001
|
p01
|
|
İhtiyar ve tecrübeli şingene karıları bildikleri afsunları okuyorlar. Bütün iyi ve fena ruhları zavallı atmacının inşasıdır.
|
v001
|
p01
|
|
İmdadına çağırıyorlardı.
|
v001
|
p01
|
|
O gittikçe çöken yanakları, nereye baktığı belli olmayan şaşkın gözleriyle geçerken delikanlılar başlarını yere eğiyorlar.
|
v001
|
p01
|
|
Genç kızlar ölü gibi sararan benizleri ve titreyen dudaklarıyla arkasından bakıyorlardı.
|
v001
|
p01
|
|
Kadın erkek, genç ihtiyar hiçbir şeye karar veremeyerek bekliyorduk.
|
v001
|
p01
|
|
Sanki serseri bir rüzgar kafalarımızdan her düşünceyi silip süpürüyor,
|
v001
|
p01
|
|
Bizi şaşkın ve meyus buralarda bırakıyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Bir gün atmaca yanıma sokuldu.
|
v001
|
p01
|
|
''Bu akşam değirmende ahenk yapacağım. Ben ihtiyarla konuştum.'' dedi.
|
v001
|
p01
|
|
Hafif yağmur çiseliyordu. Akşama kuvvetli bir yaz sahanağa gelmesi çok mümkündü.
|
v001
|
p01
|
|
Belki de seni seviyordu ve onu herhalde çok kucakladım.
|
v001
|
p01
|
|
''Bunu ona da söyledim. Değirmenin içinde çalacağım.'' dedi.
|
v001
|
p01
|
|
Değirmen geceleri değiştiriyor. O gürültüde mi?
|
v001
|
p01
|
|
Tuhaf tuhaf güldü. Klaneti o gürültüde de size duyururum.
|
v001
|
p01
|
|
Nefesim daha o kadar kuvvetten düşmedi.
|
v001
|
p01
|
|
Yağmur akşama doğru sahiden arttı. Karşı tepedeki palamut ormanına birbiri arkasına yıldırımlar düşüyor.
|
v001
|
p01
|
|
İri damlalar zeytin ağaçlarının siyah yapraklarını garip tıpırtılarla oynatıyordu.
|
v001
|
p01
|
|
Hepimiz değirmenin içine dolduk. Tavlada sallanan iki tane gaz lambası etrafa yarım bir aydınlık serpiyordu ve çarklarla...
|
v001
|
p01
|
End of preview. Expand
in Data Studio
No dataset card yet
- Downloads last month
- 527